27 Aralık 2010

Sema yapmak istiyorum


                      * Cenneti ve cehennemi illa gelecekte arama, ikisi de şu an burada mevcut. Ne zaman birini çıkarsız,hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarırsak cennetteyiz aslında. Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak, nefrete,hasede ve kine bulaşsak tepetakla cehenneme düşüveririz.
               


         
                      
                      * Değişimlere direnmek yerine teslim ol.Bırak hayat sana rağmen değil,seninle beraber aksın."Düzenim bozulur,hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olamayacağını?
                   
                     * Yaşadığım hayatı değiştirmeye kendimi dönüştürmeye  hazır mıyım? diye sormak için hiçbir zaman geç değil. Kaç yaşında olursak  olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun tamamen yenilenmek mümkün.
                    


                    * Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir.Kimi bir kaza geçirir,kimi ölümcül bir hastalık,kimi ayrılık acısı çeker,kimi maddi kayıp. Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız.Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar,kimimiz ise ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.
                  

22 Aralık 2010

İki film birden :)


PİCASSO-GUERNİCA
BİR RESMİN İÇİNDE GEZİNMEK


KYLİE MİNOGUE /NİCK CAVE
Where the wild roses grow

18 Aralık 2010

PROLOG

PROLOG

insan, ömrünce yanağını
dayayacağı bir başka yanak,
yüreğini dayayacağı
bir başka yürek aranır durur,

“bırakma uykuya gömüleyim!”
yahut, “uyursam, bırak,
yanında uyuyayım,
korkmadan, uyanamamaktan!”
diyebileceği birini...

bir insan, bir ağaç ya da bir taş,
bir mevsim, bir kitap, bir sanat, ne olursa...
sonra, o şeyin içinden derinden derine
duyduğu sese, tutar, “Tanrı!” der
ve o zaman, her şeyden taşar Tanrı...

taş, ağaç, kerpiç, oyun hamuru,
görünen, görünmeyen,
konuşan, konuşmayan,
her neyse, her kimse,
yitirdiğimiz zaman ‘tanrı’mızı,
kendi postumuzun içinde biz de
kaybolmuş hissederiz
kendi benliğimizi,
benliğimizin rengini,
var oluşumuzun derinliğini.

yön duygumuzdur çünkü o, kendilik genimizdir ‘tanrı'

CAHİT KOYTAK
Yeni Başlayanlar İçin Metafizik

17 Aralık 2010

İnsan niye doğum gününde ölür?





              Bu resmi gösterdiğimde bazı arkadaşlarım pek benzetemediler, bazıları "eh" , bazıları "çok güzel" olmuş dedi, bazıları uzun uzun gözlerine baka kaldı, bazıları da bakar bakmaz ağlamaya başladı. Ben ise bu resime her baktığımda Levent'in içtenliğini, sıcaklığını ve duygusallığını görüyorum. Hüznü ,çaresizliği , umutsuzluğu da var.Sahi bir insan niye doğum gününde ölür?






özledim...

14 Aralık 2010

yaptığım en güzel resim



            "Yaptığınız en güzel resim bu oldu" derdi Kaan bey yaptığım her resimden sonra.Çalışıp çalışıp hocadan aferin almak güzel oluyor tabi.En güzel resmim bu mu bilmiyorum ama en sevdiğim resmim bu galiba . Sevdiğim suluboya tadını yakaladığım resim budur.Bu resmi yapalı çok zaman olmasına rağmen bazen son yaptığım resimlerden daha iyi olduğunu düşünürüm.Aslında bu da ortak yapım bir resim; yönetmen Kaan Ülkü, oyuncu Nihal Arın. Hocamın da fırça dokunuşları var bu resimde. Neresinde derseniz resmin en güzel  yerine bakınca göreceksiniz, yani cam vazoya. Hocamın neden suluboya yapmayı bıraktığını merak ederim. Bloğa birkaç Hasan Gürsoy resmi daha koyarsam sanırım yeniden başlayacak :)



Levent'in baktıkça beni içine çeken ebrularından biri...

9 Aralık 2010

Sevdiğim resimler




yada kıskandığım resimler.Hocam kıskandığından bahsettikçe "yeteneği olan biri niye kıskanırki?"diye düşünüyordum.Resimle haşır neşir oldukça ve başkalarının resimlerine daha çok baktıkça ben de imrenir oldum.
"Ben de böyle resimler yapabilsem"diye başladım "bu resmi yapan ben olsaydım keşke"ye vardım.Bu resim hocamın en sevdiğim resmidir.Bence on bin lirayı hakediyordu (yarışma ödülü)



          
         Bu ise Erdem beyin "en sevdiğin masal" serisinden bir resim.Ben sıkıntı içinde bir kilise resmi yapmaya çalışırken Erdem bey, neşeyle  çok güzel altı resim birden çıkarıverdi.Onun da yaratıcılığına ve üretkenliğine imreniyorum doğrusu. Resimlerin gerisini merak edenler için :  http://erdemyalcinart.blogspot.com/




  İşte kıskandığım,ben yapsaydım dediğim bir resim.Hocam duymasın Hasan Gürsoy'un resmi.Sizce de çok güzel değil mi?

 


Bu da ressamını bilmediğim, ressamı olmak istediğim bir resim.Suluboyanın özelliği ve güzelliği budur bence.

5 Aralık 2010

Hepimize birer begonvilli ev lazım


           Severek yaptım bu resmi.Aslında "yaptık" demeliyim.Çünkü Kaan Beyle ortak yaptık sayılır.Ortak resim olur mu? Evet olur,şöyle olur; siz başlarsınız yapmaya hocanız arasıra gelir kontrol eder ,resim çıkmaya başlayınca o da masanın etrafında dört dönmeye başlar,sizi uyarır, yönlendirir,bazı noktalara dikkat çeker.Resim iyi gidiyorsa yanlış bir fırça darbesi olursa diye onun sizden daha çok heyecanlandığını farkedersiniz ve bazen dayanamayıp fırçayı kapıverir bir iki yeri düzeltir.Hocam için bir başyapıt bu resim.Bunu yapalı 2-3 ay geçmesine rağmen hala beğenmediği bir resmim olursa kulağımı çeker gibi bu resmi hatırlatır bana.Bu resmin başka bir hikayeside var ama bu  hocam ile aramızda sır :) Bu resmi arkadaşlarıma gösterdiğimde herkes bu resmin sahibi olmak istedi.Bir arkadaşım "çünkü hepimiz böyle bir evde yaşamayı hayal ediyoruz" dedi.Anladımki hepimize birer begonvilli ev lazım.


Yaptığım begonvilli ev resmini Levent'in liseden bir arkadaşına hediye ettim.Hastalığı sırasında onu sık sık arayan bir arkadaşına.Hatta bir keresinde konuşacak pek hali yokken "arkadaşın arıyor niye konuşmuyorsun" dediğimde
"O artık senin arkadaşın" dediği kişiye.Evet O artık benim arkadaşım...

29 Kasım 2010

Ebru Sanat ve Rehabilitasyon Merkezi


          Sulu boyaya başladıktan sonra heveslenen bir çok arkadaşım "ben de istiyom, ben de kursa gelecem "  dediler.Oysa Ebru sanata girmek öyle kolay değil.Bir kere muhabetiniz çok, dağarcığınız geniş olacak. Psikoloji, siyaset, tarih, din, varoluş, sanat, müzik, sinema, çocuk yetiştirme, ergenler,  hayatın anlamı, aile, ego vb.konular repertuarınızda olacak. Kendinizle dalga geçmeyi ve gülmeyi bileceksiniz. Süprizlere açık olacaksınız. Hele aileniz boşanmışsa, arızalarınız varsa ve parola "tatlı çarşamba"nın anlamını biliyorsanız  girdiniz gitti demektir. Artık  1. sınıf bir resim eğitimi alabilirsiniz. Ben nasıl oldu da girdim bilemiyorum, Kaan Bey'in boşluğuna denk geldi heralde, bir kere uğrayıp bir daha gelemeyen kaç kişiye  gözlerimle şahit oldum valla.Sonuç olarak hem ressam hem de rehabilite olma yolunda ilerliyorum galiba...



    Levent ARIN

27 Kasım 2010

Biraz nostalji


                    2000 yılında GSF Resim bölümünde yüksek lisans yapan yurdumuz öğrencisinden  yurtta bir resim kursu açmasını rica ettik,o da kabul etti.Personel olarak ben ve Levent dahil  dört kişinin de katıldığı kurs yaklaşık yirmi kişi ile başladı.İlk derste beş bacaklı bir sandalye çizen memur arkadaşımızı bir daha kursta göremedik.Çizecek malzeme sıkıntısı çektiğimiz günlerden birinde hocamız şövalesini getirip üzerine ceketini astı,"bunu çiziyoruz" dedi.Yukarıdaki resim benim o gün ki resmim.


                      Bu da Levent'in çizdiği resim.Levent ,daha iyi çizen yetenekli öğrencilerin resimlerini görünce kendinde ümit olmadığını karar vererek kursu bıraktı.Oysa o yetenekli öğrenciler de bir süre sonra kursu bıraktılar ve geriye sadece iki memur arkadaş kaldık.İki kişilik resim kursu haliyle fazla sürmedi.


               Bu da resim hocamızın çizdiği resim çizen Levent resmi.Hocamız Asıf bey, İran'lıydı ve İran'a dönmemek için okulunu uzatabildiği kadar uzatıyordu.İran'da bir ressam için gelecek olmadığını buralarda kalmak istediğini söylüyordu.Şimdi nerelerde ne yapıyordur acaba?

23 Kasım 2010

Yaz geçer...



"Yaz geçer" der Murathan Mungan en sevilen şiir kitabında,yaz atölyede sınava hazırlanan Ayça'nın günde yüz kere "Kaan abiii" demesi,tekrarlanan güzel müziklere karışan vantilatör sesi,arada şaşırıp fırçayı bandırdığım çay ve kolalar, Desen'in güzel gülüşü ve insani dertler üzerine ilginç sohbetlerle geçti.Sıkıntımdan çıkmak için koşa koşa atölyeye gittim,bir an önce içime dönmek için koşa koşa eve geldim.Severek,heyecanlanarak, sıkılarak ve hatta boğularak resimler yaptım.Bu da sıkıldığım resimlerden biriydi.Ama Kaan bey sıkıldığımı anlar ve benim iyi hissetmem için "iyi gidiyor,güzel oldu" demeyi ihmal etmezdi.Su yansımaları yapmaktan korkuyordum oysa işin sırının resimdeki lekeleri görmek ve kağıda geçirmek olduğunu öğrendiğimde o kadar da zor olmadığını farkettim.Yaz geçti,bakalım yazınca geçecek mi ?



Levent ARIN

20 Kasım 2010

niye yağlıboya yapmıyorsun?


"Sulu boya ilkokul yıllarını hatırlatıyor,çocukların boyası.Yetişkinler yağlıboya yaparlar."
Resim konusunda hiç fikri olmayanların bile fikri bu.Yağlıboyanın katılığı,tutukluğu,donukluğu vede kasıntı hali suluboyada yok.Suluboya hayat gibi;kontrolü zor,süprizlere açık,akışkan,şaşırtıcı ve doğaçlama.Bu tanım fazlasıyla ebru için de geçerli.Ebru teknesine renkleri damlatıyor,şekiller veriyorsunuz ama onu kağıda geçirdiğinizde çıkan sonuca siz de şaşırıyorsunuz.

Levent ARIN

15 Kasım 2010

ilk ders...




             İlk derste bunu yapmadım ama bu da ilklerden biri (perspektifinin bozukluğundan belli)

Yaz tatilinde kafamı meşgul ederek geçirecek bir şeyler yapmak istiyordum ve yazın açık bir kursun olmadığını,sanat ve hobi kurslarının kışın çalıştığını öğrendim.Bülent abinin "bizim arka sokakta bir atölye var baktın mı? "demesiyle Ebru Sanattan içeri adımı mı attım.

İlk derste hocam Erdem Bey'di. Onun meraklı bakışları,güzel sohbeti ve kibar müdahaleleriyle bir şişe ve yanına bir portakal çizdim.Çizim iyiydi ama boyaması kötü oldu.(Sonradan hocam olacak Kaan bey o gün biraz uzak duruyordu,ben önce benden hoşlanmadığını düşünmüştüm ama tanıdıkça bunun kendi hocalık endişelerinden kaynaklandığını farkettim)

 İlk ders sonrası, elimde yıllar sonra yaptığım bir resimle eve dönerken ağladığımı ikisi de bilmiyor...






Levent'in ilk ebrularından biri,ikimizin de suyu ve renkleri sevmemiz tesadüf müdür?