30 Mart 2016

kirazlar çiçek açmış gördünüz mü ?







yurtlarından sürgün bir sürü insanın denizlerde boğulmasına, cesetlerinin kıyılara vurmasına aldırmadan uzuyor günler…

günlük koşuşturmaca içerisindeki  sıradan  insanların bombalarla  parçalanıp öldürülmesine aldırış etmeden açıyor bahar dalları…

yüzlerce insanın yaşadığı evleri terk etmek zorunda kalmasına rağmen düşüyor cemreler…

bütün ülkenin korkuyla dolmasına, sokağa çıkamamasına aldırmadan geliyor bahar, baştan çıkarıcı davranıyor, sokağa, kırlara, deniz kenarına çıkmaya çağırıyor düşüncesizce…

toprak bizim acılarımıza hiç aldırmadan uyanıyor, insanlar savaşmıyor, ağlamıyorcasına büyük bir aldırmazlıkla yeşeriyor, çiçekleniyor...

hiç değiştirmiyor programını, düzenini, alışkanlığını…

binlerce yıl önce lidyalılara, asurlulara, friglere, urartulara, hititlere nasıl davrandıysa bize de öyle davranıyor, yani üzerindekileri hiç umursamıyor, kendi düzenine, alışkanlığına devam ediyor…

biz de yüzyıllardır yaptığımız şekilde savaşmaya, öldürmeye, sürmeye, göç etmeye, ölmeye ve öldürmeye devam ediyoruz ,bizden önce bir sürü uygarlığın yaptığı gibi…

zamanın, dünyanın hiç umursamadığı sınırlar çizip ölümüne bu sınırları savunuyoruz...  yüzyıllar sonra başka bir grup gelip yeni sınırlar, yeni bayraklar çizip bunların uğruna ölene kadar…

bizden önce binlerce kez yapılmış hataları yeniden yeniden yapıyoruz... 

tüm dünya tarihini hızlandırılmış bir şekilde seyredebilseydik, aynı şeylerin tekrar tekrar yaşandığını, din ve toprak bahaneleriyle sürekli savaşıldığını, milyonlarca insanın hayatının diğer insanlar tarafından bu savaşlarda sonlandırıldığını görecektik…

ve dünyanın bu olanlara hiç aldırmadan ağır ağır dönmeye devam ettiğini, günlerin her zamanki gibi, kısalıp uzadığını, mevsimlerin sırayı hiç bozmadan bir birini takip ettiğini, güneşin kaç milyonuncu kez doğup battığını da görecektik...

bizden binlerce yıl sonra bu topraklarda dini, dili, bayrağı çok başka insanların oturabileceğini, toprağın sahibi değil kiracısı olduğumuzu fark edemiyoruz...

şu kısacık ömrümüzde sayılı kere şahit olacağımız baharı, toprağın uyanışını, ağaçların çiçeklenmesini, günlerin uzamasını sevinçle izliyor olmalıydık...

oysa çaresizlik içerisinde ölümleri, acıları ve savaşları   izliyoruz ...