30 Mayıs 2017

annem...







"insan kendi yakınlarına ölümü yakıştıramıyor" dedi bir arkadaşım.. 

evet hasta da olsa, yatıyor da olsa, kötüye gidiyor da olsa hep öyle kalacak sanıyorsun... hep var olacak... nefes alacak... 
daha ölüm çok uzakta....

yaklaştığında fark ederim sanıyorsun, hiç fark edemiyorsun... 

annem yatalak olup gittikçe kötülerken, ben bende duran bluzlarını, geceliğini yıkayıp katlıyordum gelecek kışa giyer diye... 

her zamanki gibi bir ay önceden uçak biletimi almıştım... 

haziran'da ankara'ya gidecektim... sonra ağabeyimle birlikte huzurevine gidecek, annemin aşağı inmesini bekleyecektik... 

annem ağır adımlarla gelecek, ürkek, tedirgin bakacak sonra bizi görünce mutlu bir şaşkınlıkla kollarını açacaktı... 
sarılıp birbirimizin kokusunu içimize çekecekdik... 

sonra yan yana oturup konuşmaya çalışacaktık... 
o gene bir şeyler anlatmaya çalışacak ama kelimeleri bulduramayacaktı... biz de onu güldürmek için şakalar yapacaktık... 

ayrılırken bahaneler söyleyecek ve vedalaşırken gözlerindeki üzüntüyü görecektik... 

oysa o biraz sonra her şeyi unutacaktı, hem gelmemizin sevincini hem de gitmemizi üzüntüsünü... 

ve hep böyle devam edecekti... 

ama böyle olmadı... annem son bir ayda kalkamadı ve bir sabah yattığı yerde onu her türlü kısıtlayan yaşlı, yorgun, cılız bedenini bırakıp gidiverdi... 

daha hazır değilken... 

o zaman anladım ki insan kendi yakınlarına ölümü yakıştıramıyor... 
ben yaşadıkça yaşasın, hep var olsun istiyor... 

oysa zaten evimin her köşesinde, dantel perdelerimde, kupon biriktirerek aldığı tabaklarımda, fotoğraflarımda daha da önemlisi huylarımda, alışkanlıklarımda ve DNA'm da var olmaya devam edecek annem...

huzur içinde uyu...


 

9 Mayıs 2017

13 resons why...











      Yabancı dizilere meraklı biri olarak sosyal medyada da yabancı dizi gruplarını takip ediyorum. Son günlerde bir çok kişi bu diziden bahsetmeye başladı. Yabancı dizi tutkunlarının iyi bildiği Netflix'in yeni dizisi bu...

       Jay Asher adlı yazarın türkçede "ölmek için on üç sebep" adıyla yayınlanan bestseller kitabından uyarlanan bir dizi bu. Aslında bir ergen dizisi...

      Dizi lise öğrencisi olan bir kızın intihar etmeden önce doldurduğu kasetlerle onu ölüme götüren olayları ve kişileri anlatması üzerine kurulu.

      Konusu çok sıradışı değil ama gene de izlenebilir. 

       Gençlerle çalıştığım için diziyi izlerken sürekli kıyaslamalar yaptım. Dizi de 16-17 yaşlarında liseli gençler var. Büyümüş, ailelerinden bağımsız davranan, araba kullanan, şiir yazan, fotoğraf çeken, spor yapan, dergi çıkaran, partiler düzenleyen, sosyal hayatları zengin, cinsel hayatları olan, çoktan yetişkin hayatını yaşamaya başlamış gençler bunlar...

       Aynı yaştaki türk gençleri aile tarafından daha çocuk olarak kabul ediliyor ve  o da çocukluğa devam ediyor. Gencin kararlarında aile belirleyici oluyor. Test çözmekten hobilerine vakit ayıramayan, okulla dersane arasında gidip gelen, sınav ve gelecek kaygısı ile bunalmış, sorumluluk almaya isteksiz, internet bağımlığında yaşayan ergenler geldi gözümün önüne.
        
       Şu doğrudur bu yanlıştır demek değil amacım, sadece dizinin düşündürdüklerini paylaşmak istedim.










 

6 Mayıs 2017

Levent için...



Bu yıl ki doğum gününde Levent'i sevdiği şarkı ve şarkıcılarla analım :






Timur Selçuk - Beyaz Güvercin





Bülent Ortaçgil- Değirmenler






Fikret Kızılok- bu kalp seni unutur mu ?