27 Kasım 2011

Kendine bakmak, kendini görmek







 Ebru ÜLKÜ


Bu bir ev hediyesi...

ama o kadar özel o kadar değerli bir hediye ki söyleyecek söz bulamıyorum...

insanın kendi bebeğine bakması o kadar inanılmaz birşey ki...

çok emek verilmiş, özenilmiş, uğraşılmış bir hediye...

Burası suluboya öğrenmeye gittiğim atölye: Ebru Sanat

üzerinde suluboya yaptığım masa, atölyedeki camlı dolap ve içindeki kitaplar, bol bol karakalemi çizilen büst, resim çantası, suluboya takımı, arada çayla, kahveyle birlikte yediğimiz bisküviler, Kaan hocamın duvarlarda asılı resimleri, ilk başlarda sıkıntıyla resmini yaptığım antika saat, ayaklı lamba, turuncu pantolonum, gözlüğüm, saçlarıma düşmüş aklar hepsi hepsi var bu minik atölyenin içinde

tek eksik karşımdaki sandalyede ayaklarını toplamış oturan Kaan Hocam...

herbir ayrıntıya tekrar tekrar bakmaya doyamıyorum, gözlerim doluyor...

Kafamı boşaltmak ihtiyacıyla başladığım,  sonrasında çok zevkli, neşeli, unutulmaz anlar yaşadığım , ruh halime iyi gelen atölye günlerim ölümsüzleşti.

Ebru hanıma ne söylesem az gelecek...



Ebru ÜLKÜ

18 Kasım 2011

Yeni ev yeni hayat...






 Erdem Yalçın

 


Bir süredir kutular, torbalar, paketler, hurçlar arasında yaşadığım mülteci hayatı sonunda sona erdi. Burkularak şişmiş bir bilek ve düşünmekten şişmiş bir kafa ile birlikte taşındım.

Ertesi gün ortalığı temizleyip toparlamak için eski eve tekrar döndüm. Boş odaları dolaşırken gözümün önünden çoğu kederli birçok anı geçiyordu. Ama o eve kendimi hiç ait hissetmediğimi, ayrıldığım için de üzüntü duymadığımı farkettim.  Zaten anılarımı da  birlikte götürdüğüm için geride hiçbir şey kalmamıştı. Usulca çektim kapısını kapatıverdim...

Yeni evimdeki hayat ise keyifli başladı. 

Eşya taşıyan adamlar evden ayrılır ayrılmaz, taşınmada yanımda olan dostlarla balkona çıkıp hayatımın yeni manzarasına karşı biraları açmıştık.

Ertesi gün yardıma gelen başka bir dostumla biraz kutu açıp tabak çanak boşalttıktan sonra oturup sohbete daldık ve akşamına yeni salonumda ilk yemeğimizi yedik, üzerine gelsin keyif çayları... ev yaşanmaya başlanmıştı bile...

Üçüncü gün ressam dostum elinde yukarıda gördüğünüz muhteşem ev hediyesi ile kapıyı çaldı, şarap açmamak olmazdı… hediye ile de yetinmedi Levent'in kitaplıklarını beyaza boyayıp yenileyiverdi.İkea'ya söyleyin beni artık beklemesin ...

Her gün yardıma, evi görmeye, hal hatır sormaya uğrayan dostlar sayesinde bu evin sohbeti, paylaşımı, neşesi bol ,çekim gücü yüksek bir ev olacağını anladım.

Bir  dostumun tavsiye ettiği gibi kırmızı şarapla evi kutsayıp evin sağlıklı ve huzurlu  yaşanacak bir yer olmasını diledikten sonra artık yeni hayatıma başlamış olacağım ya da eski hayatımda yeni adımlar atmaya…




 
Erdem Yalçın   facebook sayfası

Erdem Yalçın'dan daha fazla resim görmek için tıklayın