25 Kasım 2015

iyi hoca olmak...



 Nuri Bilgin

bölümün en karizmatik, en popüler, en sevilen hocasıydın...

daha dersine girmeden eski öğrencilerden ününü duymuş, merak eder olmuştuk..

ancak seninle tanışmak için üçüncü sınıfta sosyal psikoloji dersi alıncaya kadar bekleyecektik...

sosyal psikoloji; toplum psikolojisi, grup baskısı, sosyal uyum, itaat gibi birbirinden ilginç ve zevkli konuları içeren bir dersti, çok sevmiştim... 

dersine girmeye başlayınca neden bu kadar çok sevildiğini, popüler olduğunu anladık; öğrencilerine arkadaşça ve eşit muamele ediyor, fikirlerine, yorumlarına, kişiliklerine değer veriyordun... 

kuru kuru ders anlatmıyor, renkli tartışma ortamları yaratıyordun...

başka hocalar derse devamı sağlamak için imza takibi, yoklama vb. yollar izlerken senin imza  almadığın derslerin tıkabasa dolu geçiyor,  hatta başka bölümlerden seni merak eden arkadaşlarımızı derslerine konuk ediyorduk... 

konuları ezberlememizden çok yorumlamamıza önem veriyor, sınavlarda  bizi şaşırtıyordun...

dönem konularını harıl harıl çalışmış olarak girdiğimiz  bir sınavda tarihsel bir olayın, mesela "hitler almanya'sındaki alman toplumunun hitlere böylesine destek vermesinin sosyal psikolojik yorumu" gibi bir yorum sorar "bitiren odama getirsin" deyip giderdin...
bütün sınıf birbirimizle konuşarak tartışarak kendi yorumumuzu oluşturmaya çalışırdık...

milgram'ın  itaat deneyini sınıfta canlandırırken ne kadarda çok eğlenmiştik hiç unutmam...

böyle tartışmalı bir derste söylediklerin beynime çakılı kaldı:
                    
                       "acı da birlik olmaz, hazda birlik olur,
                          herkes benim gibi acı çeksin değil,
                       herkes benim gibi mutlu olsun demelisiniz

bana sosyal psikolojiyi çok sevidirmiştin... 

son sınıfta bitirme tezi hazırlama aşamasında, çoğunluk gelişim psikolojisine yönelirken ben tez yapmak üzere sosyal psikolojiyi seçtim... 

1 yıl boyunca seninle tez çalışması yaparken odanın sadece öğrencilerinle değil çaycısından temizlikçisine, fakülte memurlarına, başka başka  bölümlerin hocaları ve öğrencilerine kadar birçok insanla dolup taştığını şahit oldum... 

mezuniyet yemeğimize katılan bir kaç hocadan biriydin...

bu yıl mezun ettiğin öğrencilerinin de, 30 yıl önce mezun ettiğin öğrencilerinin de anı yemeklerine en başta çağrılan ve hep katılan hoca oldun... 

yıllar sonra, öğrencileriyle iç içe olan, sıcak samimi ilişkisiyle her birinin kalbinde taht kuran sevgili hocamın  elif şafağın görüşmeyi ve soyadını almayı reddettiği babası olduğunu öğrenip şok olacaktım...

iyi hoca olmanın iyi baba olmak olmadığını elif şafak röportajından öğrendim...

3 şubatta kaybettiğim sevgili hocam için geç bir veda yazısı oldu bu...

hayatına dokunduğu iz bıraktığı yüzlerce öğrenci gibi beni de çok üzdü...

ne mutlu onu tanımış , onu dinlemiş, onun öğrencisi olma fırsatını bulmuş olanlara... 

 "Kimsenin hayallerinin erişemediği gerçekleriniz olsun." (Nuri Bilgin)





15 Kasım 2015

severim...






kuaförün becerikli ve  sessiz olanını, tezgahtarın peşinde gezinip "çok yakıştı" demeyenini...

pazarcının seçtirenini, şarabın yumuşak içimlisini...

soğanın göz yakmayanını, salatanın karalahanalısını, bol limonlusunu...

turşunun ev yapımı, hafif acılısını, kalemin siyah mürekkeplisini...

komşunun sabah erken kalkıp gürültü yapmayanını, sıkıcı olmadan kararında dedikodu yapanını...

uçağın rötar yapmayanını, arabanın arka koltuğunu...

denizin seyrederken berrak , yüzerken derinini...

biranın maltını, kitabın yeni bir şey söyleyenini, anlatımı özgün olanını...

doktorun tanrı olmayanını...

saatin ileri alınmasını, takvimin güzel fotoğraflısını, mevsimlerden baharı...

filmin klişesiz, yönetmenin sıradışı olanını, senaryonun dantel gibi işlenmişini, oyuncunun yapmacıksızını...

tatilin az kişiyle sakin yerde yapılanını, balığın ızgarasını...

müziğin pop, tekno, disco olmayanını...

uğraşının hayal kurdurup kendini unutturanını...

çikolatanın fıstıklısını, olmazsa fındıklısını, dondurmanın maraş usulünü... 

yürüyüşün deniz kenarında, orman içinde, illa birlikte yapılanını...

evin taş veya ahşap olanını...
   
öğrencinin  algıları açık, güzel soru soran, esprili olanını... 

köpeğin güzel bakanını, kedinin güzel bakanını, insanın güzel bakanını...

insanın iyi niyetlisini, düşüncelisini, farkedenini, sömürmeyenini...

arkadaşın arayıp soranını, dümdüz yaşamayıp hayatı sorgulayanını, sohbetin derinini, düşündürenini, esprilisini... 

dostun kendiyle dalga geçebilenini, güldürmeyi bilenini...

hayatın çok yaşanmışını...

çok gezilmiş, çok görülmüş,

çok sevilmiş, çok paylaşılmış, 

yüzünü çok gülümsetmiş, 

kalbini çok çarptırmışını...