Nuri Bilgin
bölümün en karizmatik, en popüler, en sevilen hocasıydın...
daha dersine girmeden eski öğrencilerden ününü duymuş, merak eder olmuştuk..
ancak seninle tanışmak için üçüncü sınıfta sosyal psikoloji dersi alıncaya kadar bekleyecektik...
sosyal psikoloji; toplum psikolojisi, grup baskısı, sosyal uyum, itaat gibi birbirinden ilginç ve zevkli konuları içeren bir dersti, çok sevmiştim...
dersine girmeye başlayınca neden bu kadar çok sevildiğini, popüler olduğunu anladık; öğrencilerine arkadaşça ve eşit muamele ediyor, fikirlerine, yorumlarına, kişiliklerine değer veriyordun...
kuru kuru ders anlatmıyor, renkli tartışma ortamları yaratıyordun...
başka hocalar derse devamı sağlamak için imza takibi, yoklama vb. yollar izlerken senin imza almadığın derslerin tıkabasa dolu geçiyor, hatta başka bölümlerden seni merak eden arkadaşlarımızı derslerine konuk ediyorduk...
konuları ezberlememizden çok yorumlamamıza önem veriyor, sınavlarda bizi şaşırtıyordun...
dönem konularını harıl harıl çalışmış olarak girdiğimiz bir sınavda tarihsel bir olayın, mesela "hitler almanya'sındaki alman toplumunun hitlere böylesine destek vermesinin sosyal psikolojik yorumu" gibi bir yorum sorar "bitiren odama getirsin" deyip giderdin...
bütün sınıf birbirimizle konuşarak tartışarak kendi yorumumuzu oluşturmaya çalışırdık...
milgram'ın itaat deneyini sınıfta canlandırırken ne kadarda çok eğlenmiştik hiç unutmam...
böyle tartışmalı bir derste söylediklerin beynime çakılı kaldı:
"acı da birlik olmaz, hazda birlik olur,
herkes benim gibi acı çeksin değil,
herkes benim gibi mutlu olsun demelisiniz"
bana sosyal psikolojiyi çok sevidirmiştin...
son sınıfta bitirme tezi hazırlama aşamasında, çoğunluk gelişim psikolojisine yönelirken ben tez yapmak üzere sosyal psikolojiyi seçtim...
1 yıl boyunca seninle tez çalışması yaparken odanın sadece öğrencilerinle değil çaycısından temizlikçisine, fakülte memurlarına, başka başka bölümlerin hocaları ve öğrencilerine kadar birçok insanla dolup taştığını şahit oldum...
mezuniyet yemeğimize katılan bir kaç hocadan biriydin...
bu yıl mezun ettiğin öğrencilerinin de, 30 yıl önce mezun ettiğin öğrencilerinin de anı yemeklerine en başta çağrılan ve hep katılan hoca oldun...
yıllar sonra, öğrencileriyle iç içe olan, sıcak samimi ilişkisiyle her birinin kalbinde taht kuran sevgili hocamın elif şafağın görüşmeyi ve soyadını almayı reddettiği babası olduğunu öğrenip şok olacaktım...
iyi hoca olmanın iyi baba olmak olmadığını elif şafak röportajından öğrendim...
3 şubatta kaybettiğim sevgili hocam için geç bir veda yazısı oldu bu...
hayatına dokunduğu iz bıraktığı yüzlerce öğrenci gibi beni de çok üzdü...
ne mutlu onu tanımış , onu dinlemiş, onun öğrencisi olma fırsatını bulmuş olanlara...
"Kimsenin hayallerinin erişemediği gerçekleriniz olsun." (Nuri Bilgin)