17 Haziran 2011

En büyük cehennem insanın kendisi midir?


         Levent Arın



Kasvetli bir yazı var karşınızda benden söylemesi, "canımı sıkmaya hiç  niyetim yok" diyenler için son çıkış...

Okumaya devam edenler cehenneme hoş geldiniz...

Bütün dinlerde cehennem ,ölümden sonra günahların bedelinin ödeneceği yer olarak anlatılır. İnsanın derisini eriten korkunç alevler, kaynar ve irinli sular, vahşi hayvanların saldırması, akrep, böcek ve yılanlarla dolu çukurlara atılma, can hıraş haykırışlar , inleyen, af dileyen ,ölmek için yalvaran ama ölemeyen insanlar...

İnsanın bedeni toprağın altında kurtlara besin olurken ruhun hayalimizin ötesinde bir yerlere yakılmaya götürülmesi inandırıcı gelmez bana. Yanma ve parçalanmanın bedene ait acı çekme biçimi olduğunu ruhun böyle şeylerden etkilenmeyeceğini düşünürüm. Alevler ve kaynar sular ruhu yakabilir mi ? İnsanlar ruha nasıl acı verilebileceğini hayal edemedikleri için bedene acı veren –ateş- gibi somut şeylerle cehennemi tasvir etmişler sanırım.

Oysa bizi bekleyen ortak bir cehennem yok bence. Hepimizin cehennemi ayrı.

Ben kendi cehennemimi yaşadım.

En sevdiğim insanın inleyerek acı çekişini çaresizlikle seyrettim. Aylar boyu gözlerindeki kedere ve umutsuzluğa baktım. Gün gün ufalışını, sararışını, eriyip bambaşka bir insana dönüşmesini izledim. Hayatını sonlandırmak için benden izin isteyişini, ağlayışını, insanlarla vedalaşışını, vasiyetlerini dinledim.

İşte ruhun cehennemi budur.

Benim için ruhun cehennemi ,en sevdiğin insanın öldüğünü öğrendiğinde “çok şükür” demektir. Bunu dediğin için kendini hiç affedememekdir.

Hayatın içinde özel değil nasıl da sıradan biri olduğunu görmek, ayağının altında güvenerek bastığın yerin nasıl da yok olabildiğini, hayatımızı kendimizi kandırarak geçirdiğimizi anlamaktır.

Ve belkide en büyük cehennem insanın kendisidir…


11 yorum:

  1. hayatın içinde özel değil de sıradan biri olduğunu görmek, güvendiğin herşeyi yitirmeye -kaderle yüzleşmek- diyor Rollo May. Kaderle yüzleşmeyen, kaçınan insanın özgür olmayacağını da ekliyor.

    Bazen sadece dış koşullar değil, duygularımız ve acılarımız da bizi esir alıyor. Dibe çöküp ayağının bir köke dolanması gibi... suyun yüzüne çıkamamak... Hiç bitmeyecek bir soluksuzluğun ciğerlerimizi patlatacağını sanmak... Ama beden, beyin ve yürekten oluşan bu sistem iyi dizayn edilmiş...Soluk almayı ister. Ayağını yere vurup yüzeye fırlamayı bilir. Diyalektik sisteme de güveniyorum. Herşey karşıtıyla vardır der. Cehennem varsa, cennet de var.

    YanıtlaSil
  2. cehennem insanın kendisiyse eğer, cennet nedir, nerdedir?

    YanıtlaSil
  3. niye dışarda bir yerde olsun ki... o da kendisinde

    YanıtlaSil
  4. Meraklikedi'nin son yorumu özellikle, umut dolu. kendi içinde cennetini bir şekilde yaratacagını biliyorum Nihalim.

    YanıtlaSil
  5. O "çok şükür" lafı var ya. Ben sarfedebildigin en büyük "seni seviyorum" oldugunu düsüüyorum onun.
    Cunku insan cogunluk birini kendisi icin sever. Aşkın yöneldiği kişi var oldugu sürece özünde "ben"cil olan aşk da var olmaya devam eder gibi görünür.
    Ama Levent'in gitmesine razı olmak, kendi aşkını bir kenara koyup onun huzur bulmasını istemek ve buı gidiş için şükretmek senin sevginin ne kadar yüce oldugunu gösteriyor Nihalcim. daha başka bir şeyi degil.

    YanıtlaSil
  6. sonuna geldiğimde keşke okumasaydımn dedim bu sanki odada açık kalan bir günlüğe etik iç hesaplaşmalar sonrası ucundan bakmak gibi oldu bende! hep düşünürüz ya resim yapıyoruz fotograf çekiyoruz bişeyler bişeyler....bunlar ne olacak...bu yazı bana benden geriye kalanların elinde tutABİLECEKLERİ YİNE BENDEN ETİMDEN RUHUMDAN BİR PARÇA BIRAKABİLECEĞİMİ GÖSTERDİ."eserleriyle baki olmak" söylemini beynmde çok feci somutladı.teşekkürler her ikinizede eserleriyle baki kalanada o eseri bizlere sunanada.....

    YanıtlaSil
  7. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  8. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  9. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil

ses verenler