18 Ekim 2017

ihtimaller denizi...








annem çok güzel sulu köfte yapardı...

yağsız kıymayı alır, soğan, bulgur, salça , yumurta ve baharatlarla  iyice yoğurur, bilye büyüklüğünde köfteler yapardı. bir tencereye koyduğu az salçalı suyu kaynatıp köfteleri içine atardı. 

o bilyeler kaynadıkça büyür, şişer, tadına doyulmaz bir yemeğe dönüşürdü...

sevdiğimi bildiği için ona gittiğimde sık sık yapar, artanını da saklama kabına koyup götüreyim diye elime tutuştururdu...

şimdi ondan gördüğüm gibi yapmaya çalışıyorum. 

ama bi sefer çorba gibi oluyorsa diğer sefer  bilyeler yumuşak köftelere dönüşmüyor, sert kalıyor...  
bazen kıymasını bazen de bulgurunu arttırıp bi daha deniyorum. 
yok o tat yok, hep bi şey eksik...

eskiden yapıp çok zevk aldığım bi çok şeyde de aynı tatsızlık var, hep bir şey eksik... hiç bir şey aynı tatta değil...

ne zaman eski zaman ne de ben eski ben değilim artık...
ne kitaplar, ne hayaller, ne gezmek, ne yüzmek, ne yazmak..

o zaman " düne ait ne varsa dünde kaldı, artık yeni şeyler söylemek lazım" mı demeli?

hayatı boş bir defter gibi görüp sayfalar doldukça yeni sayfalar mı çevirmeli?

eskiye tutunmak yerine yeni tadlar, yeni insanlar, yeni uğraşlar, yeni hayallere mi yönelmeli ?

çağımızın sloganı  'anı yaşa'nın önerdiği  gibi geçmişi geleceği düşünmeden sadece bu güne mi odaklanmalı?

nehire düşmüş bir yaprak gibi kendini akıntıya mı bırakmalı ?

hep geleceğe ertelenen hayallerin vakti gelmedi mi ?

bir ayağın geçmişte dururken geleceğe nasıl yürüyeceksin ?

o zaman geçmişi güzel anılarla geride bırakmanın vaktidir...

önünde koca bir 'ihtimaller denizi ' uzanıyor, haydi denize açılalım...




ihtimaller denizi / yüksek sadakat



.