30 Kasım 2013

kadınlar arasında

yılmaz helvacı


"hakim kadınsa o davayı kazanma şansım azalıyor” diyordu röportaj veren bir kadın avukat
çok iyi anlıyorum onu...

kadınlar arasında böyle bir durum var:

bi rekabet, bir çekişme, alttan alta bi süzme, inceleme, açık arama, kıskançlık, iğneleme...
birbirinin yoluna taş koyma, dedikodusunu yapma, entrika çevirme, ezmeye çalışma ve daha neler neler...

niye adet böyledir?  büyükşehirde büyümüş üniversite mezunu arkadaşlarım neden  kaynanalarından dertlenirler mesela? niye dünün gelini ilerde kaynana olunca halden anlamaz da gördüğü zulmü gelinine de çektirir?
niye bi çok kadın birbirine kötü davranır?

işe ilk başladığımda tamamen kadınlardan oluşan bir çalışma ortamındaydım. gençtim, deneyimsizdim, idealisttim, hayallerim vardı…
bana güzel bir oda, güzel mobilyalar verecekler, hemen çalışmaya başlayacağım, güzel işler çıkaracağım, takdir göreceğim neler yapacağım neler...

oysa iş yerimde yıllanmış, işi ve memuriyeti yalamış yutmuş, kurnaz  kadın memurlar vardı. çoğunun niyeti bu saf ve gözü açılmamış çömeze sözünü geçirmek, boyun eğdirmek, kendi işine yarar şekilde yönlendirmek ve yetiştirmekti...

itiraz etmenin, karşı gelmenin cezası ağırdı, dışlanırdın, yalnız kalırdın, dalga geçilirdin, arkadaşlıktan mahrum bırakılırdın, her gün gerilerek, nefret ederek işe giderdim, iş yeri  değiştirme, kaçma, kurtulma hayalleri kurardım...

dört yıl çalıştıktan sonra şansım döndü ve  kadın erkek bir arada çalıştığım ikinci iş yerime geçtim, bi rahatlama, bi denge, bi huzur... 

ta ki üç ay öncesine kadar..

kader mi kısmet mi ne demeli bilmiyorum, tanrı benle dalga geçiyor da olabilir,on altı yıl sonra işe ilk başladığım yere  geri dönmek zorunda kaldım...

yine kadınların arasındayım ve bir çok şeyi aynı bıraktığım gibi buldum;
bazısı eski bazısı yeni  kadın çalışanlar aynı tavırları yapmaya, aynı oyunları oynamaya, kendilerini ve birbirlerini mutsuz etmeye devam ediyorlar...

ben artık bunları iyi tanıyorum...
ama yine de daha sık emeklilik hayalleri kurar  oldum...





18 Kasım 2013

ayrılamadığın her yer hapishanedir*



N.Arın



ne kadar tutucu bir insanmışım!

insan kendinde habire yeni şeylerin farkına varıyor, insan kendini tanımalara doyamıyor...

16 yıldır çalıştığım, buradan emekli olurum dediğim işyerimden ayrılmak zorunda kalınca gördüm ki ben tutucu (aman allahım muhafazakar!) bir insanmışım..

değişiklikten ne kadar rahatsız olurmuşum, yeniliklere kapalıymışım, sıkılsam da düzenim devam etsin istermişim...

önünden geçtiğim dükkanlara, otobüs beklediğim duraklara, iş yerimin binalarına, gereğinden fazla büyük olan odama (ahhhh odama) , arkadaşlarımın odalarına, sabah sıcak gevrekle kahvaltı yapmaya, Ayşe teyzenin doyulmaz çaylarına, öğle arası yürüyüş yaptığımız deniz kenarına, yürüyüş yapmadığımız zamanlarda takıldığımız marketin reyonlarına, öğle yemeği yediğimiz yerlere, iş yerimin bahçesine, bahçedeki dut, erik, iğde, limon ağaçlarına,  kedilere, ördeklere...

daha nelere nelere bağlıymışım, iş yerimi evim yapmışım...

ve tabi en azını on yıldır tanıdığım, birbirimizin binbir halini bildiğimiz, milyon anı biriktirdigimiz,  akrabam haline gelmiş iş arkadaşlarım...

eşimin ardından çift kişilik hayattan tek kişilik bir hayata geçmek büyük ve zor  bir değişimdi.

yeni oyalanmalar, yeni  alışkanlıklar, yeni hayaller, yeni insanlar, yeni tadlar edinmek, yeni adımlar atmak zor oldu.

ardından ev değiştirmek zorunda kaldım, taşındım, bir çok eşyamla vedalaştım , yeni eşyalar aldım.

hayatımda sabit kalan değişmeyen şey iş yerim ve iş arkadaşlarım olmuştu.

bu yıl hem iş yerim  hem de iş arkadaşlarım değişiyor...

çantasını koluna takıp yeni bir işe ,yeni bir şehre , yeni bir hayata  sevinçle ve heyecanla yürüyenlerin, oralara ilişkin güzel hayaller kuranların, sürprizlere açık olanların iyimserliklerine ve cesaretlerine hayran oluyorum, imreniyorum...

yeni yerlere, yeni insanlara, ortamlara açık olmayı isterken eski, bildiğim, güven duyduğum düzene olan bağlılığım ve cesaretsizliğim ayağıma takılmış bir pranga gibi, geri çekiyor beni...

tanıdığım, bildiğim, risksiz, güvenli hayatın  uyuşturucusu etkisi bu, bağımlısı olup vazgeçemediğim...

galiba hayat,  insanların, eşyaların, mekanların, her şeyin geçici olduğunu, hiçbir şeye sıkı sıkıya bağlanmamak gerektiğini, bağlanmanın acı ve üzüntü getireceğini, zamanı gelince bırakmayı bilmek gerektiğini böyle anlatıyor bana...
 

*Liberal Arts