8 Mart 2014

bildiğim ben / sezdiğim ben...



aslında kendimizi ne kadar tanıyoruz ? klişe bir soru oldu biliyorum...

yüzümüzü yıkarken, saçımızı tararken , dişimizi fırçalarken izliyoruz kendimizi, toplasan beş-on dakikayı geçmez...

oysa eşimiz, dostumuz, komşumuz, iş arkadaşımız konuştuğumuz herkes saatlerce görüyor bizi, bizim farkında olmadığımız tavırlarımızı, mimiklerimizi, bakışlarımızı, jestlerimizi izliyorlar. biz de onlarınkini izliyoruz ama kendimizinkini  bilmiyoruz...

ne yaptığımızda itici, hangi tavrımız, bakışımızla çekici, sevimli, sempatik oluyoruz  bilmiyoruz...

gözlerimizin taa içine bakanlar tutkularımızı , korkularımızı, utancımızı, sevincimizi, hüznümüzü nereden okuyorlar  bilemiyoruz...

farkında olmadan neler yapıyoruz da sevdiriyoruz ya da nefret ettiriyoruz kendimizden,  insanları nasıl etkiliyoruz? bilmiyoruz...

onun içindir fotoğraflarda/videolarda herkesten önce, merakla ve bazen şaşkınlıkla, gözlerimizi ayırmadan kendimizi seyredişimiz...

bir kısmını biliyoruz aslında, bilmek değil de seziyoruz... sezdiğimiz iyi yanlar sevindiriyor da sezdiğimiz olumsuzluklarımız rahatsız ediyor, utandırıyor bizi , yüzleşmek istemiyoruz, hemen unutmak, yok saymak istiyoruz, yapıyoruz da...

kendi bildiğim "ben" ile insanların tanıdığı "ben" önceden beri düşündüğüm bir konudur, yeniden aklıma takılması ayşe sayesinde oldu...

bütün bunları  ayşe'nin "nefretini, öfkeni bile yazsan ben sevinçle, umutla okurum..." yorumu üzerine  yazdım...
 
bu blogda genelde kendimi, hallerimi, düşündüklerimi, yaşadıklarımı anlatan yazılar yazıyorum...
bence çoğu sıkıntılı, karamsar, hüzünlü yazılar... belki  kendimi ve hayatımı öyle gördüğüm içindir...

oysa bu yazıları okuyan  birisi   yazdıklarımda "umut" ve "sevinç" bulduğunu söylüyor...

bu çok şaşırtıcı ve etkileyici...

ben de kendime ayşenin gözleriyle bakmak ve onun gördüklerini görmek isterdim...