1 Haziran 2013

mahir bey...


levent'in ilk yıldönümü yaklaşıyordu...

kalırsam izmir'in boğazımı sıkacağını hissettim ve kadim dostumun yanına kaçmaya karar verdim...

dostum bana "psikoloğumsun" der ama kimin kime psikologluk yaptığı belli değildir...

beni gezdirmek için bir sabah "hadi değirmendere"'ye gidelim diyor... 
deniz kıyısındaki çay bahçelerinden birine oturup nefis bir kahvaltı yapıyoruz... sonra fotoğraflar çeke çeke güzel değirmendere'yi gezmeye başlıyoruz...

gide gide bir eski kitapçıya varıyoruz... iki kitap kurdu hemen içeri dalıyoruz...
benim dikkatimi kitaplardan önce duvarlardaki  resimler çekiyor,
yetenekli bir ressamın elinden çıktığı belli...




"bu resimler kimin " diye soruyorum, "benim" diyor küçük bir masanın arkasında oturmakta  olan kırklı yaşlarında, uzun saçlı  bey...

hemen resim muhabbetine başlıyoruz mahir beyle... aslında heykeltraş olduğunu ama kısa süre önce felç geçirdiği için artık heykel yapamadığını ama resim yaptığını anlatıyor... geçimini sağlayabilmek için de eski kitapçı açmış...

yerinden kalkıyor,eline bir dosya alıyor ve hafif aksayarak yanımıza geliyor... dosyada yaptığı heykellerin fotoları var... bir çoğu ödüller almış, şehrin çeşitli parklarına konmuş güzel heykeller yapmış...



                                       

genç yaşta sanatından uzak kalmanın , hayallerini erken terketmenin hüznü ile bakan gözleri, heykellerine ilgi ve beğeniyle baktığımızı görünce  parlamaya başlıyor... sanatı hakkında konuşabileceği birileriyle karşılaşmanın heyacanıyla içerideki odada başka resimleri de olduğunu istersek gösterebileceğini söyleyerek bizi dükkanın arkasına davet ediyor...

odaya girdiğimizde bir kaç parça kişisel eşya ile tek kişilik bir yatak görüyoruz... zaten oda da yataktan az büyükçe... odadaki ağır hüzünlü havayı duvarlardaki resimler de hafifletmiyor... anlıyoruz ki mahir bey dükkanın arkasındaki bu küçük odada yaşıyor...





bütün resimlerine bakıp , bazılarını mahir beyin izniyle fotoğrafladıktan sonra tekrar dükkana dönüyor ve bu sefer kitaplar üzerine konuşmaya başlıyoruz...
kitapların  arasında, karıştıra karıştıra, konuşa konuşa bayağı vakit geçiriyoruz... sonunda bir kaç kitap almaya karar veriyoruz... mahir bey utangaç bir şekilde parayı alıyor ve uğurluyor bizi...






bu yıl dostumu  ziyaret ettiğimde güzel değirmendereye hepbirlikte tekrar gidiyoruz...

kahvaltımızı yaptıktan sonra deniz kıyısından yürüye yürüye kitapçiya varıyoruz... 
içeri girdiğimizde dükkanın değişmiş olduğunu farkediyorum... 

şaşkınlıkla etrafa bakıyorum mahir beyin resimleri hala asılı ...

onun daha önce oturduğu masanın ardında genç bir hanım oturuyor oysa...

hemen yanışıp mahir beyi soruyoruz...
mahir beyin bir felç daha geçirip vefat ettiğini ,onun akrabası  olduğunu ve artık dükkanda kendisinin durduğunu söylüyor...

duvardaki che guevara'nın gözlerine bakakalıyorum...