10 Temmuz 2011

Bazen ölmek gerekir

                                                              



Hayatından memnun değilsin... tamam...

sevmediğin bir işin veya mutsuz bir ilişkin/evliliğin var...

belki de bunlar yok diye mutsuzsun...

Rutin sıkıcı bir hayat...hem sürdüremediğin hem bitiremediğin doyumsuz, tahammülü kalmamış ilişkiler...

hayallerinden uzak düşmüşsün...artık hayal kuramaz olmuşsun...heyecanın yok...körelmişsin...

geleceğe baktığında gördüğün şimdikinin devamı bir hayat...düşünürken bile bunalıyorsun...

ilişki kuramamışsın...kurdukların yürümemiş veya heyecanını yitirmiş, eleştirmeye, hesap sormaya, umursamamaya ve mutsuz etmeye dönüşmüş bir ilişkidesin...

beklentisizsin...çareyi terapistlerde, antideprasanlarda arıyorsun...belkide hayatına son vermekte...

Peki bu hayata neden hala devam ediyorsun?

Yürümeyen ilişki/evlilik, sevilmeyen iş, tahammül edilmez iş ortamı,  zoraki arkadaşlıklar ve akrabalıklardan neden bir türlü vazgeçilemez?

hergün bile bile acı çekmeye ve çektirmeye devam edilir...

neden hayallerinin peşinden gidenlere imreniriz de   güvenli , risksiz ama sıkıcı ve öldürücü  hayat tarzımızdan bir türlü vaz geçemeyiz?

hayatı değiştirmektense intiharı düşündürecek kadar korktuğumuz risk nedir?

sigara gibi zarar veren bir alışkanlığa dönmüş bir ilişkiyi/evliliği bitirmek... 
(yalnızlık ? korunmasızlık ? ailem-elalem ne der ?)

sıkıcı, tüketici ,köreltici bir işi bırakmak...
(işsizlik ? parasızlık ? ailem-elalem ne der?) ,

zorunluluğa ve sızıya dönüşmüş arkadaşlıkları sonlandırmak...
(yalnızlık ?)



"intihar etmek kendini öldürmenin tek yolu değildir" der Duvara Karşı'da Fatih Akın,

bazen "ölmek gerekir" der bir dostum da 
"yeniden doğmak için"...




                                                                                L.Arın

2 yorum:

  1. "Çardaktan uzaklaştık. Otlar onun nerdeyse beline benimse dizlerime geliyordu. Gelincikleri gördük. İkimizde koşa koşa gelinciklere gidip aralarına oturduk. Yanık yanık kokuyorlardı... Aynı anda kendimizi sırtüstü yere attık. Çevremizde uzun otlar ve gelinciklerden bir duvar, tepemizde mavi beyaz bir gökyüzü vardı. Güneş kemiklerimi ısıtıyordu. Çok üşümüşüm ben, çok. Sanki uzun süre karda kalmış gibi... Gözlerimi kapatıp güneşin içime akmasına izin verdim." Gezgin'den...
    Hayat insanı yorunca durup güneşin içine akmasına izin vermeli... Kaçmak yerine. Çok güzel bir yazı olmuş arkadaşım... Gelinciklerin de harika! Eline, beynine ve yüreğine saygılar :))

    YanıtlaSil
  2. gezgindeki gelincikli kilimi çok sevmiştim,keşke bir gün öyle bir kilim dokuyabilsem ..bir yazardan övgü almanın tadı başka :)

    YanıtlaSil

ses verenler