14 Şubat 2012

günlerden 14 şubattı...









evliliğimin 14. günüydü 14 şubat... 

hastane yatağına yatmışım, doğuştan gelen kan hastalığım nedeniyle trombosit alıyorum...

birinci torba bitmiş ikinci torba veriliyorken hemşire tedirgin bir halde geliyor eline eldiven giyiyor,   yavaş ve dikkatli hareketlerle iğneyi damarımdan çıkarıyor, hiç bir şey söylemeden dönüp arkasını gidiyor. 

leventle şaşkın birbirimize bakıyoruz. oysa  bir torba daha verilecekti... kalkıyorum ve birlikte doktorumun odasına  gidiyoruz.

doktorumun yanında bir doktor daha var , tedirgin  haldeler, tuhaf davranıyorlar. nooldu  diye soruyoruz, kem küm ediyor birbirlerine bakıyorlar... sonunda diğer doktor konuşmaya başlıyor, kızılaydan aramışlar…

(trombositleri kızılaydan almıştık, iki tanesi benim götürdüğüm kişilerden alındı üçüncüsünü kızılay kendi bankasından verdi)

işte o üçüncü torba trombositin ilk analizlerde virüslü çıktığını haber vermişler hastaneye. ne virüsü bu diyoruz… doktor yüzümüze bakamıyor…”hiv” diyor. 

trombositi veren kişi bulunup yeniden kan alınıp ileri tahliller yapılacakmış, ama o zamana kadar beni bulaşıcı hastalıklar bölümüne gönderip hemen hiv ilaçlarına başlatacaklarmış. 

günlerden cuma saat dört… şaşkın, şok olmuş halde çıkıyoruz doktorun yanından, 14 günlük evliyiz… doktor hiv virüsü aldın diyor…AİDS demek bu...

hiv baskılama ilaçları ile eve dönüyoruz, daha söylenenleri hazmedememişiz… sanki biri şaka yapıyor bize…

ilaçlara başlıyorum ne ağır ilaçlar onlar öyle ,nasıl yan etkileri var, ateş yapıyor kas ağrıları, halsizlik, sırılsıklam terliyorum, asıl şimdi hasta gibiyim… sürekli bunları mı kullanacağım? 

moral bozukluğumuzu birbirimize çaktırmamaya, kocamaaan bir sorunla normal hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz... geceleri uyandığımda leventin kırmızı gözleri ile karşılaşıyorum…

pazartesi ben işe levent kızılaya gidiyor. kendimi tuhaf hissediyorum, iş arkadaşlarım öğrenince bana nasıl bakacaklar, nasıl davranacaklar?  aileye nasıl söyleyeceğim, ben inanamazken onlar nasıl kabullenecekler?   

konuşmaya çalışıp da sesinin bi türlü çıkmadığı her şeyin ağır çekim olduğu rüyalardan birindeyim sanki...

öğlene doğru telefon çalıyor, telefonun ucunda levent “hiv değilmiş hepatit B taşıyıcısıymış” diyor.

bu  habere sevinmeli miyim üzülmeli miyim? hiv’den kurtulduğum için seviniyorum tabi. tekrar hastaneye gidiyoruz, doktorum, bütün hafta sonunu morali bozuk geçirdiğini biz giderken arkamızdan ağladığını söylüyor. 

hepatit B için koruyucu serum veriyorlar, sonradan yapılan tahlillerde ise kanımda herhangi bir virüse rastlanmıyor.

geriye büyük bir karabasan olarak hatırlayacağımız bir hafta sonu kalıyor…











2 yorum:

  1. 14 Şubat'ın anımsattıkları epey ağırmış :( vay canına! iyi atlatmışsın arkadaşım. İyi ki atlatmışsın :)

    YanıtlaSil
  2. o günleri hatırlıyorum. sana yasattıklarından dolayı kan şişelerine karsı hala gıcıgım var. akdeniz anemisi tasıyıcılıgımdan dolayı hamilelil suresince surekli kan ilacları icmememe ragmen kan degerim 8'e düsünce dogumda kan alman gereekecek demisti dr da öyle bir yalvardım ki ne olur almayayım diye şaşarsın. hep sen vardın aklımda. sonra inadımla almadım. kızılaya hala güvenemiyorum.
    bu arada sizin evlilik evraklarında ikinizi de kadın göstermislerdi hatırlar mısın?

    birden aklıma geldi. ne tuhaf is ya.

    YanıtlaSil

ses verenler