N.Arın
ne kadar tutucu bir insanmışım!
insan kendinde habire yeni şeylerin farkına varıyor, insan kendini tanımalara doyamıyor...
16 yıldır çalıştığım, buradan emekli olurum dediğim işyerimden ayrılmak zorunda kalınca gördüm ki ben tutucu (aman allahım muhafazakar!) bir insanmışım..
değişiklikten ne kadar rahatsız olurmuşum, yeniliklere kapalıymışım, sıkılsam da düzenim devam etsin istermişim...
önünden geçtiğim dükkanlara, otobüs beklediğim duraklara, iş yerimin binalarına, gereğinden fazla büyük olan odama (ahhhh odama) , arkadaşlarımın odalarına, sabah sıcak gevrekle kahvaltı yapmaya, Ayşe teyzenin doyulmaz çaylarına, öğle arası yürüyüş yaptığımız deniz kenarına, yürüyüş yapmadığımız zamanlarda takıldığımız marketin reyonlarına, öğle yemeği yediğimiz yerlere, iş yerimin bahçesine, bahçedeki dut, erik, iğde, limon ağaçlarına, kedilere, ördeklere...
daha nelere nelere bağlıymışım, iş yerimi evim yapmışım...
ve tabi en azını on yıldır tanıdığım, birbirimizin binbir halini bildiğimiz, milyon anı biriktirdigimiz, akrabam haline gelmiş iş arkadaşlarım...
eşimin ardından çift kişilik hayattan tek kişilik bir hayata geçmek büyük ve zor bir değişimdi.
yeni oyalanmalar, yeni alışkanlıklar, yeni hayaller, yeni insanlar, yeni tadlar edinmek, yeni adımlar atmak zor oldu.
ardından ev değiştirmek zorunda kaldım, taşındım, bir çok eşyamla vedalaştım , yeni eşyalar aldım.
hayatımda sabit kalan değişmeyen şey iş yerim ve iş arkadaşlarım olmuştu.
bu yıl hem iş yerim hem de iş arkadaşlarım değişiyor...
çantasını koluna takıp yeni bir işe ,yeni bir şehre , yeni bir hayata sevinçle ve heyecanla yürüyenlerin, oralara ilişkin güzel hayaller kuranların, sürprizlere açık olanların iyimserliklerine ve cesaretlerine hayran oluyorum, imreniyorum...
yeni yerlere, yeni insanlara, ortamlara açık olmayı isterken eski, bildiğim, güven duyduğum düzene olan bağlılığım ve cesaretsizliğim ayağıma takılmış bir pranga gibi, geri çekiyor beni...
tanıdığım, bildiğim, risksiz, güvenli hayatın uyuşturucusu etkisi bu, bağımlısı olup vazgeçemediğim...
galiba hayat, insanların, eşyaların, mekanların, her şeyin geçici olduğunu, hiçbir şeye sıkı sıkıya bağlanmamak gerektiğini, bağlanmanın acı ve üzüntü getireceğini, zamanı gelince bırakmayı bilmek gerektiğini böyle anlatıyor bana...
*Liberal Arts
Hapishanelerimiz içinde özgürlüğümüzü yaşıyoruz ve bu özgürlük çok güvenli ama birden bire
YanıtlaSilhapishane kapısı açılıyor...Kapıların ardı hep mutluluk getirsin,mutlu hatırlanacak anılar getirsin...
Yazının başlığı beni nasıl hüzünlendirdi, anlatamam. Ayrılamadığın yerin hapishane olduğunu, bilmiyorum, benden iyi bilen var mıdır? Selamlar...
YanıtlaSilhepimiz kendi hapisanelerimizin gönüllü tutsaklarıyız galiba...
YanıtlaSilİyi ama ben gönüllü değilim. :)
Sil