evliliğimin 14. günüydü 14 şubat...
hastane yatağına yatmışım, doğuştan
gelen kan hastalığım nedeniyle trombosit alıyorum...
birinci torba bitmiş
ikinci torba veriliyorken hemşire tedirgin bir halde geliyor eline eldiven
giyiyor, yavaş ve dikkatli hareketlerle iğneyi
damarımdan çıkarıyor, hiç bir şey söylemeden dönüp arkasını gidiyor.
leventle
şaşkın birbirimize bakıyoruz. oysa bir torba daha verilecekti... kalkıyorum ve birlikte
doktorumun odasına gidiyoruz.
doktorumun yanında bir doktor daha var , tedirgin haldeler, tuhaf davranıyorlar. nooldu diye soruyoruz, kem küm ediyor birbirlerine bakıyorlar... sonunda diğer doktor konuşmaya başlıyor, kızılaydan aramışlar…
doktorumun yanında bir doktor daha var , tedirgin haldeler, tuhaf davranıyorlar. nooldu diye soruyoruz, kem küm ediyor birbirlerine bakıyorlar... sonunda diğer doktor konuşmaya başlıyor, kızılaydan aramışlar…
(trombositleri kızılaydan almıştık, iki tanesi benim götürdüğüm kişilerden alındı üçüncüsünü kızılay kendi bankasından verdi)
işte o üçüncü torba trombositin ilk
analizlerde virüslü çıktığını haber vermişler hastaneye. ne virüsü bu diyoruz… doktor
yüzümüze bakamıyor…”hiv” diyor.
trombositi veren kişi bulunup yeniden kan
alınıp ileri tahliller yapılacakmış, ama o zamana kadar beni bulaşıcı
hastalıklar bölümüne gönderip hemen hiv ilaçlarına başlatacaklarmış.
günlerden cuma
saat dört… şaşkın, şok olmuş halde çıkıyoruz doktorun yanından, 14 günlük evliyiz… doktor hiv
virüsü aldın diyor…AİDS demek bu...
hiv baskılama ilaçları ile eve
dönüyoruz, daha söylenenleri hazmedememişiz… sanki biri şaka yapıyor bize…
ilaçlara başlıyorum ne ağır ilaçlar onlar öyle ,nasıl yan etkileri var, ateş
yapıyor kas ağrıları, halsizlik, sırılsıklam terliyorum, asıl şimdi hasta
gibiyim… sürekli bunları mı kullanacağım?
moral bozukluğumuzu birbirimize
çaktırmamaya, kocamaaan bir sorunla normal hayatımızı devam ettirmeye çalışıyoruz...
geceleri uyandığımda leventin kırmızı gözleri ile karşılaşıyorum…
pazartesi ben işe levent kızılaya
gidiyor. kendimi tuhaf hissediyorum, iş arkadaşlarım öğrenince bana nasıl
bakacaklar, nasıl davranacaklar? aileye nasıl
söyleyeceğim, ben inanamazken onlar nasıl kabullenecekler?
konuşmaya çalışıp da sesinin bi türlü
çıkmadığı her şeyin ağır çekim olduğu rüyalardan birindeyim sanki...
öğlene doğru telefon çalıyor, telefonun ucunda
levent “hiv değilmiş hepatit B taşıyıcısıymış” diyor.
bu habere sevinmeli miyim üzülmeli miyim? hiv’den
kurtulduğum için seviniyorum tabi. tekrar hastaneye gidiyoruz, doktorum, bütün hafta sonunu morali bozuk geçirdiğini biz giderken arkamızdan ağladığını
söylüyor.
hepatit B için koruyucu serum veriyorlar, sonradan yapılan tahlillerde
ise kanımda herhangi bir virüse rastlanmıyor.
geriye büyük bir karabasan olarak hatırlayacağımız bir hafta sonu kalıyor…
14 Şubat'ın anımsattıkları epey ağırmış :( vay canına! iyi atlatmışsın arkadaşım. İyi ki atlatmışsın :)
YanıtlaSilo günleri hatırlıyorum. sana yasattıklarından dolayı kan şişelerine karsı hala gıcıgım var. akdeniz anemisi tasıyıcılıgımdan dolayı hamilelil suresince surekli kan ilacları icmememe ragmen kan degerim 8'e düsünce dogumda kan alman gereekecek demisti dr da öyle bir yalvardım ki ne olur almayayım diye şaşarsın. hep sen vardın aklımda. sonra inadımla almadım. kızılaya hala güvenemiyorum.
YanıtlaSilbu arada sizin evlilik evraklarında ikinizi de kadın göstermislerdi hatırlar mısın?
birden aklıma geldi. ne tuhaf is ya.