Lawrence Yang
Yolda yanyana yürüyen bir karı koca gördüm. Anne altı-yedi yaşlarındaki bir oğlan çocuğunun elinden tutuyor, çift birbirleriyle konuşuyor, çocuk da adımları kısa kaldığı için azıcık arkadan geliyor ve sürekli onlara bir şey göstermeye, sormaya çalışıyordu.
Anne-baba onun sesini duymalarına rağmen dönüp bakmıyor konuşmaya devam ediyorlardı.
Israrlı seslenişlerinin cevapsız
kalması sonucu çocuk bir süre sonra sustu ve arkalarından sessiz ve kırgın yürümeye başladı.
Biz çocuklarımızı çok severiz, üstlerine düşeriz, onları her
zorluktan her sıkıntıdan korumaya her türlü imkanı sağlamaya
uğraşırız…
Üstelik bu durum genellikle 10 yaşındayken de 40 yaşındayken
de böyledir. Çocuğumuz her daim “çocuk” tur. Hep korunup kollanmalı, elinden
tutulmalı, yol gösterilmelidir.
Beni düşündüren şey , bu kadar sevilip, korunup,
kollanan çocuklara niye bu kadar az
saygı ve güven duyulduğudur.
Neden onun sorularının, sözlerinin, isteklerinin vakit kaybı
veya gereksiz gürültü olarak görüldüğü, dalga geçildiği, gülündüğü ve
hatta küçümsendiğidir…
Bazı durumlarda ve bazı ailelerde çocuğun küçük ve zayıf olmasının
onu nasıl sinir/stres boşaltma nesnesi haline getirebildiğidir...
İşte bu çocuklardır büyüyünce yetişkin olamayan, kendine saygı duymayan, küçük
gören, beğenmeyen, soru sormayan, hayata merakını,
ilgisini, cesaretini yitiren, hep onaylanmaya, alkışlanmaya, elinden tutulmaya ihtiyaç duyan, her
daim destek arayan…
İşte bu çocuklardır, kendi çocukları olduğunda aynı hasarı
onlara verecek olan…
"Dünyanın bütün hikayeleri aile yaralarıdır. Orada başlar, orada gelişir oraya dönerler"
M.Mungan
resme bayıldım :)mavi bir ağaç istiyorum!!!!
YanıtlaSilevet ben de hem rengini hem tarzını çok sevdim
YanıtlaSil